top of page
  • Writer's picturegülce gürses

Bayram Abi:


Diyorlar ki kelime kökenin Farsça'da "Patram" mış. Anlamı, neşe, mutluluk, huzur , sükun-muş... Hatırlıyorum bir zamanlar öyleydi gerçekten ama olanlar oldu değil mi?


Halbuki ne güzeldi daha yılın başında senin gelişinle yapacaklarımızı düşünüp motive olmak. Adın bile heyecan duymamıza yeterdi. Hayatın zorlu ve yorucu dinamiğinin arasında kocaman bir nefes molası olurdun hep. Sayende yeni kıyafetlerimiz olurdu, heyecanla sabahında giyinir süslenirdik. Uzak kaldıklarımızla kavuşmak için yollara düşer, ilk molada her karşımıza çıkan yabancıyla bayramlaşırdık. Şanslıysak yetiştiğimiz kahvaltı sofraları olurdu. Sarılırdık, dertleşirdik, kahkahalar atardık. Masanın büyükleri eski günlerden bahsederdi. Seninle geçirdikleri o eski günlerden... Yaşımıza göre değişen konsantrasyonumuzla, ya dalıp giderdik o hikayelere ya da umursamazca kendi havamızda, kuzenlerle, kardeşlerle harçlık toplama taktikleri üzerinde çalışırdık.

Bazen, hatta muhakkak bir didişme olurdu akrabalar arasında ama çabucak da dağılırdı gölgeler...


İhtiyacı olanlara yardım edilirdi sayende, herkes birbirine nezaketle yaklaşırdı. Kimse kimseyi üzmek istemezdi, gönüller alınırdı, mendillerin arasında harçlıklar, olmadı kahveli şekerler, çikolatalar, offff o tatlılar...


Anneannemin ocağında mutlaka bir tencere süt kaynardı. Kendine has, sıcacık kokusu yayılırdı odalara. Kimilerinin aksine ben çok severdim bu kokuyu, her şeyin yolunda olduğunu hissettirirdi bana. Balkonda dizili tencerelerde (o kadar çoktu ki buzdolabına sığmazdı) arife gününden hazırlanmış yemekler, akşamın olmasını beklerdi. Süt kaynadıkça tıkır tıkır ocakta, anneannem ara ara gelip kepçeyle savururdu. Bir yandan diğer ocakta dedemin şekerli kahvesi pişerdi. Erkenden, cami dönüşü, kimsecikler gelmeden içerdi balkonda. Kahvesinin renginde takım elbisesi üzerinde, altın kaplama saatinin tiktakları, ocakta göbek atan sütün dansına ritim tutardı. Tütün kolonyasının ağır kokusu, gür beyaz saçları özenle taranmış, balkonda oturan silüeti hala aklımdadır dedemin...

Derken kapı çalmaya başlar ve günlerce de susmaz... Kuzenler, yengeler, komşular, eski dostlar gelir, gider... Senin gelişinle sevgili Bayram abi, o kapılar hiç kapalı kalmazdı...


Şimdilerde öyle değil işte. Uzun zamandır öyle değil... Birkaç ay önce anneannem de gitti. Yıllarca ardından kızıp söylense de sevmekten vazgeçemediği dedemin yanına muhtemelen, kim bilir...


İki yıldır durum çok farklı... Bir bilimkurgu filminin içinde yaşıyor gibiyiz. Pandemi bütün dinamikleri olduğu gibi seni de değiştirdi. Gerçi yıllar içinde fazlasıyla kan kaybetmiştin zaten biliyoruz ama bu son darbe seni nakavt etti değil mi?


Bundan sonra neler olacak bilmiyorum. Değişiyor her şey, istesek de istemesek de... Direnmiyorum...

Bir pes ediş değil bu. Daha çok bir izleme hali...

Yine de merak ediyorum.

Ne olacak sana şimdi?

Meydanlarda, okullarda, bahçelerde, sokaklarda, evlerde kutlamalara katılman yasaklanacak mı hep?

Hep mi hastalıklar, salgınlar, hükümetler yüzünden bir köşede anlamını yitirmen beklenecek?

Kendinden farklı görüşlere tahammülü olmayan insanların hedefi mi olacaksın bundan sonra hep

Çocukların, insanların canına kast edip, bazen dini, bazen milli görüşleri yüzünden, hep seni mi bahane edecekler?

Hepimiz kaybederken sen de kayboluyorsun Bayram abi!

Ne yapsak da koruyup kollasak seni?

Kazanan kimse de yok işin garibi, ne olacak senin bu halin?







1 view0 comments

Recent Posts

See All

Comments


bottom of page